21 Ekim 2010 Perşembe

aşağıdaki haritanın üzerine bilgilerin işlenmesi için bu adrese tıklayın (google hesabınızın oturumunu açmalısınız). daha sonra sol taraftaki "düzenle" kutucuğuna tıklayarak, haritanın sol üst köşesinde beliren 3 yeni kutucukla rotanızı ve algınızda öne çıkan mekanları haritanızın üzerine işleyin ve isimlendirip kaydedin.  

Şunu daha büyük bir haritada görüntüle: deneyim rotası

birey - kent

Nasıl bir kent istediğimiz sorusu, nasıl sosyal bağlar, doğayla nasıl bir bağlantı, nasıl bir yaşam biçimi, nasıl teknolojiler ve estetik değerler istediğimiz sorularından ayrı düşünülemez. Kent hakkı bireysel kent kaynaklarına erişim özgürlüğünden çok daha öte kenti değiştirerek kendimizi değiştirme hakkıdır… Şehirlerimizi ve kendimizi meydana getirme ve tekrar meydana getirme özgürlüğü en kıymetli fakat en çok ihmal edilen insan haklarımızdan biridir (David Harvey, 2008). 

Bir zamanlar kent imgesince temsil edilen bütünlük şimdilerde yapay bir biçimde ortalama olarak ortaya çıkıyor. Kalitatif ilişkiler görmezden gelinirken, kolaylıkla hesaplanabilir ya da plancılar, analizciler ve otoriteler tarafından pratik bulunan girdiler göz önünde bulunduruluyor. Geride kalan ise, deneyimin esas alanı, yani kent yaşantısına katılanların doğrudan gözlemine dayalı olan alandır (J. R. Resina, 2003).

(Kent) İnsanın içinde yaşadığı dünyayı daha çok gönlüne göre yeniden yapmada en başarılı girişimidir. Ama eğer kent insanın yarattığı dünya ise bundan böyle orada yaşamaya mahkûm olduğu dünyadır da. Böylece dolaylı yoldan görevinin doğasına dair hiçbir açık algısı olmadan kenti yaparak insan kendini yeniden yapmıştır (Robert Park, 1967).


 “Demek ki bir seçim yapmak gerek. Ya tüm betikleri tanıtlayıcı bir gidiş-geliş içine sokup farkı fark etmeyen bilimin bakışı altında onları eşitlemeli ve onları tümevarımla daha sonra kendilerini türetmek için kalkış noktası olarak kullanacağımız bir tıpkı örneğe ulaşmaya zorlamalı, ya da her betiği bireyselliğinin içine değil de işleyişinin içine yerleştirmeli, daha sözünü bile etmeye başlamadan, onu farklılığın sonsuz dizisine katmalı, hemen kurucu bir tiplemeden, bir değerlendirmeden geçirmeli.” (Barthes, 1996).

Geleneksel analizlerin eski sorgulamaları (Birbiri ile kıyaslanamaz olaylar arasında nasıl bir bağ kurulmalı? Bunların arasında nedensel başarı nasıl elde edilir? Nasıl bir sürekliliğe ya da belirginliğe sahipler? Bir bütünlük tanımlamak mümkün mü ya da ilişkilerin yeniden kurulmasından hoşnut olunmalı mı?) yerini yeni tip sorgulamalara bırakmıştır: Hangi katman diğerlerinden ayrı tutulmalı? Hangi tip diziler kurulmalı? Hangi kriterlere göre dönemlere ayırma her birine uyarlanmalı? Aralarında hangi ilişki sistemleri (hiyerarşi, hâkimiyet, katmanlaşma, tek anlamlı saptama, dairesel nedensellik ilişkisi) kurulabilir? Dizilerin hangi dizileri kurulabilir? Ve hangi geniş-ölçekli kronolojik tabloda belirgin olay dizileri tespit edilebilir? (Foucault, 1972).